Sivilcenin nedenleri ve çeşitleri

Sivilcenin nedenleri ve çeşitleri

       

Sivilce (Akne), gözeneklerin tıkanarak, sebumların birikmesinden dolayı, ciltte iltihaplı veya iltihapsız şişkinliklerin oluşumu olarak beliren bir çeşit cilt rahatsızlığıdır. Sivilce, bu rahatsızlığın halk arasında kullanılagelmiş adı olup, tıp dilinde Akne Vulgaris, veya kısaltılarak Akne diye adlandırılır. Genelde, %90 gibi çok yüksek bir oranla en çok 12-24 yaş arası ergenlik çağındaki çocuklar veya gençlerde görülse de, 12 yaş altındaki çocuklarda %28-61, 25 yaş üzerindeki kadınlarda %54, erkeklerde ise %40 oranla, tüm yaş gurubundaki insanların yaşadığı, çok yaygın bir cilt sorunudur. Gerçi, insanın vücut sağlığı için tehlikeli bir durum oluşturmasa da, çirkin görüntüsü, özellikle kalıcı iz bırakması ile estetik acıdan rahatsız ederek, ciddi bir psikolojik baskı oluşturacağı için, sivilce ile ilgili genel bir bilgi edinerek, onun çıkma nedenlerinden sakınmak, ayrıca, çıktığı takdirde de zamanında ve doğru yöntemlerle tedavi etmek oldukça önem arz ediyor.

Sivilcenin oluşumu

Tek kelimeyle, sivilce, gözeneklerin sebum ve ölü hücre kalıntılarıyla tıkanmasıyla başlar.

Normalde, vücudumuzun neredeyse tüm bölgesinde, kıl folikülü adı verilen ve gözenek diye bildiğimiz keseler içinde uzun kısa farklı boylarda kıllar bulunur. Ayrıca, bu kıl foliküllerinin etrafında, sebum adındaki doğal nemlendirici yağları salgılayan, çok sayıda yağ bezleri bulunuyor. Normal şartlarda, sebumlar cilt yüzeyine açılan kanallardan cilt yüzeyine çıkarak, cildin nem dengesini sağlayıp, cildi dışarıdan gelen alerjenler, bakterilerden korur. Ancak, belli koşullar altında, akım kanalının daralması veya tamamıyla kapanmasıyla, sebumun cilt yüzeyine çıkması engellenir. Bu durumda, gözenek içinde biriken sebumlarla, ölü deri hücreleri birleşerek, kümeler oluşturmaya başlar ve kümelerin çoğalmasıyla gözeneklerin çevresine doğru şişkinlikleri oluşturur. Ayrıca, sebumların bol olduğu, kapalı bir ortam, cildimizde yerleşik bulunan akne bakterilerinin hızla çoğalmasına imkan sağlayıp, cilt dokularının iltihaplanmasına neden olur. Gözeneklerin iltihaplanmasıyla durum daha kötüleşerek, cilt dokuları tahriş edilir, irinler oluşur ve şişkinliklerin daha da büyümesine yol açarak bizim gördüğümüz beyaz uçlu veya kırmızı, pembe renkteki şişkinlik, sivilceleri meydana getirir.

Sivilcenin çıkma nedenleri

Gerçi, yaş, mevsim, yaşam alışkanlıkları, coğrafik bölge gibi faktörlere göre, sivilce çeşitleri, çıkma olasılığı ve çıkacağı vücut bölgesinde de farklılıklar gösterse de, sivilcenin nedeni temel olarak, cildin sebum üretimin artması ve kıl folikülünün tıkanmasından ibaret iki faktöre bağlıdır. O açıdan, sebum üretimin artması ve kıl folikülünün tıkanmasına sebep olan tüm etkenleri de sivilcenin nedeni olarak düşünebiliriz. Aşağıda bu etkenleri tek tek inceleyeceğiz.

                

Erkeklik hormonu: sivilcenin çıkmasındaki en önemli nedenlerden biri, yüksek androjen, diğer adıyla erkeklik hormonu seviyesidir. Yüksek erkeklik hormonu seviyesi, yağ bezlerinin çalışmasını tetikleyerek, sebum üretimini arttırır. Fazla sebum üretimi de, kıl folikülü dokularının keratinize olarak, folikül kanalının daralmasını tetiklemekle beraber, sebum-ölü hücre kümesinin oluşumunu hızlandırır ve sonuç olarak folikül kanalının tıkanmasını meydana getirir. Folikül kanalının tıkanmasıyla, cilt yüzeyine çıkamayan sebum ve ölü hücre kalıntıları, daha da fazla ve daha da büyük kümeleri oluşturarak, gözeneklerin şişmesine neden olur. Eğer, bu durum iyileşmeden devam ederse, yerleşik akne bakterileri, sebumların bol olduğu bu kapalı ortamdan beslenerek çoğalma hızını arttırır ve gözeneklerin iltihaplanmasına yol açar. Böylece, ilk baştaki iltihapsız kabartmalar, irin dolu, kırmızı veya pembe renkli, büyük şişkinliklere dönüşür. Erkeklik hormonları, erkek ve kız çocukların ergenlik döneminde artış gösterir. Sivilcenin en çok ergenlik dönemindeki gençlerde ortaya çıkması tam da bu sebeptendir. 

                

Genetik yatkınlık: erkeklik hormonun yanında, genetik yatkınlık da, sivilce oluşumunda en etkili olan faktörlerden biridir. Okul çağındaki çocuklar üzerinde yapılan çalışmalarda, sivilce sorunu yaşayan çocukların çoğunluğunda aile öyküsünün olduğu tespit edilmiş, yani, kişinin ailesinde sivilce sorununun olması bile tek başına sivilceye neden olabilir.

Stres: stres, vücut sağlığına çok yönlü ve geniş çapta etki gösteren bir faktördür. Sivilce ile ise esas olarak, iki yönden ilişkilendirebilir. Öncelikle, vücut strese maruz kaldığı zaman, erkeklik hormonu salgılanmasını tetikleyerek, vücudun sebum üretiminin artmasına sebep olur. Yukarıda anlatıldığı gibi, sebum üretim miktarının artması, sivilce oluşumundaki en temel faktördür. Diğer yönden, stres, otonom sinirleri etkileyerek, derinin bariyer fonksiyonunun zayıflamasına neden olur. Derinin bariyer fonksiyonu zayıflayınca, ölü deri hücrelerinin dökülmesi zorlaşarak, folikül duvarını kalınlaştırır. Folikül duvarının kalınlaşması da, folikül kanallarının daralması demektir. Folikül kanalları daralınca, sebumların deri yüzüne çıkması zorlaşıp, ölü hücrelerle kümeler oluşturarak, gözenek içinde birikmeye ve gözenekler de git gide şişmeye başlar. Bu sürecin devamında, sebumlarla beslenen akne bakterileri hızla çoğalarak, kıl folikülünün iltihaplanmasına yol açarak, daha da şişmiş, irin dolu, kırmızı, pembe renkli kabarıkları oluşturur.

Beslenme alışkanlığı: birçok bilimsel çalışmalara göre, beslenme ile sivilce yakından ilişkilidir.

Öncelikle, kanda fazla miktarda insülinin olmasının, yağ bezlerinin daha fazla yağ üretmesine neden olacağı bilinmektedir. Bu açıdan bakıldığında, kandaki insülin miktarının artmasına neden olacak yüksek oranda şeker içeren yiyecekler, vücudun sebum üretimini hızlandırarak, sivilce riskini arttırabilir. Ancak, şeker içeriği düşük, kakao içeriği yüksek olan çikolataların sivilce üzerinde etkisinin olmadığı bilinmelidir.

Şeker oranı yüksek yiyeceklerden başka, yağlı yiyecekler, derinin iltihaplanmasını tetikleyip, kızarmasına neden olan pro-inflamatuar maddeleri serbest bırakarak, sivilce oluşumuna sebep olabilir.

Vitaminlerden, A, B2 ve B6 vitaminleri, cildin turn-over döngüsü ile yakından alakalı olup, eksiklik durumunda, ölü hücre dokularının dökülüp atılmasında sorunlar yaşanarak, kıl folikülü duvarının kalınlaşması ve folikül kanalının daralmasına sebep olacaktır. Folikül kanalının daralması da, sivilcenin en temel nedenlerinden biridir.

Mevsim: hava sıcaklığı direkt olarak kan dolaşım hızını etkileyeceği için, dolaylı olarak sebum üretim hızını da etkiler. Yanı, hava sıcaklığı yüksekken, yağ bezlerinin sebum salgılama hızı da artar, aksine soğuk havalarda bezlerin sebum salgılaması azalır. Alın kısmı örnek alındığında, kış aylarına göre, yaz aylarında 2 kat daha fazla sebum salgılandığı söylenir. Mevsimler içinde, genel olarak yaz aylarında daha çok sivilce çıkmasının nedeni de budur.

Yukarıda bahsedilen erkeklik hormonu, genetik yatkınlık, stres ve beslenme alışkanlıkları, sivilce oluşumunun nedeni olarak en etkili ve en yaygın görülen faktörlerdir. Bunlardan başka, cilt temizliğine önem verilmemesi, cildin kuruluğu, uykusuzluk, ultraviyole ışınları, sigara, içki, bazı makyaj malzemeleri, hamilelik, menopoz, adet öncesi, bazı ilaçlar, terleme gibi birçok faktör de sivilceye neden olabilir.

Sivilcenin çeşitleri

Sivilceler, ortaya çıkmaya başladığı mikro komedon aşamasından son evresi olan mor sivilce olarak gelişmesine kadar, faklı şekil, boyut ve özellikler göstererek, çeşitli sivilce tiplerini oluşturur. Sivilce tiplerine göre, yaratacağı etki ve tedavi yöntemleri de farlılık gösterdiğinden dolayı, tedavi edilmeden önce, sivilcenin tipini belirlemek oldukça önemlidir.

Sivilceler oluşumuna göre 6 çeşittir. Ancak, iltihaplanma durumuna göre, öncelikle iltihapsız sivilce ve iltihaplı sivilce olarak iki türe ayırabiliriz.

İltihapsız sivilce

İltihapsız sivilce, oluşma aşamasına göre, kendi içinde yine mikro komedon, beyaz nokta, siyak nokta olarak 3 tipe ayrılır.

Mikro komedon: sivilce oluşumunun ilk aşamasıdır. Bu aşamada, kıl folikülünün daralıp, sebum ve ölü deri hücrelerin birikmesiyle, gözenekler şişmeye başlar. Gözeneklerin şişmesinden oluşan bu kabartmalara komedon adı verilir. Bu aşamada komedon daha çok küçük olduğundan dolayı, deri yüzeyinden çıplak gözle teyit edilmez. Ancak, zamanla gelişerek beyaz nokta, siyah nokta ve hatta daha da ilerleyerek iltihaplı sivilcelere dönüşebilir.

Beyaz nokta (Kapalı komedon): Sivilce oluşumun ikinci aşaması olup, gözeneğin daralması daha da ilerleyerek, sebum ve ölü deri hücreleriyle tamamıyla kapanması sonucu meydana gelen durumdur. Çok yaygın görülür. Ancak, siyah noktadan farklı olarak, kanaldaki tıkanma siyah noktaya göre derinin daha derininde, ayrıca, gözenek üstü ince bir deri tabakası ile kapalı olduğu için, ilk bakışta fark edilemeyebilir. Ayrıca, üstü kapalı, gözenekte biriken sebumlar hava ile temas etmeyeceği için, sebemun beyaz-sarı olan doğal rengi korunarak deri yüzeyinden sadece beyaz bir nokta olarak gözükür ve zamanla ucu açılıp, siyah nokta olarak gelişebilir. Sıkıldığı zaman iltihaplanarak iz bırakabilir.

Siyah nokta (Açık komedon): gözeneklerdeki sebumlar aşırı birikerek sınıra ulaşınca, verdiği basınçla gözeneklerin ucu açılır. Gözenek ucunun açık kalmasıyla, birikmiş sebumlar hava ile temas edince oksitlenerek, karakteristik siyah renk oluşur.  Siyah noktalar, en çok yağlı cildi olanların yaşadığı ve en çok yüzün T bölgesinde görülen sivilce çeşididir. Çapı yaklaşık 2-3mm gibi çok küçül olmasına rağmen,  siyah rengiyle, hemen göze çarparak rahatsız edebilir. Ancak, sıkılmadığı sürece, iltihaplanmaz ve iz de bırakmaz. O yüzden asla sıkılmamalıdır.

İltihaplı sivilce

İltihaplı sivilce, beyaz ve siyah noktaların iltihaplanmasıyla, şişkinliklerin daha da büyümesi, irinlemesi, kızarması gibi süreçlerle beliren bir durumdur. İltihaplı sivilce de, gelişme sürecine göre 3 aşamadan oluşur.      

Kırmızı sicilce (Papüller): gözeneklerin tıkanmasıyla oluşan beyaz ve siyah noktalarda, sebumlar deri yüzeyine çıkamayacağı için, gözenek içinde birikmeye devam eder. Sebumaları seven yerleşik akne bakterileri, bu ortamda hızla çoğalarak, gözeneklerin iltihaplanmasını meydana getirir. Akne bakterilerinin sürekli çoğalması ve tahrip etmesiyle sonunda gözenek duvarları delinir. Gözenek duvarının delinmesiyle, iltihaplanma gözenek çevresine de yayılmaya başlar ve kırmızı, pembe şişkinliklerin oluşmasıyla sonuçlanır. Kırmızı sivilce, büyük veya küçük olabilir ve pembe-kırmızı yumrular şeklinde vücudun herhangi bir bölgesinde görülebilir. Gözenek dokuları tahriş edildiği için, sınırları belli değildir. O yüzden deri dokuları ile birleşerek döküntü yapabilir. Kırmızı sivilce genelde ağrılıdır. Ama, kırımızı sivilceler, genelde derin bir lezyon olmadığı için, çabuk ve iz bırakmadan iyileşebilir. Sıkıldığı zaman içinden herhangi bir şey çıkmaz, tersine, iltihabın daha da yayılmasına neden olacağı için, sakın sıkılmamalıdır.

Benzoil peroksit kremi, kırmızı sivilcenin iyileşmesi ve leke oluşmasını önlemekte yardımcı olabilir. Kendiliğinden iyileşemeyen ve ya doğru yöntemlerle tedavi edilmeyen kırmız sivilce gelişerek sarı sivilceye dönüşür.

Sarı sicilce (Püstüller) : kırmızı sivilcenin oluşumuyla iltihaplanma çevreye yayılmaya başlayınca, vücudun savunma sistemi harekete geçerek, lezyona beyaz kan hücrelerini gönderir. Beyaz kan hücrelerinin saldırısı ile ölen bakteri ve hücre artıklarının karışmasıyla sarı renkli sıvı, irin oluşur. Sarı sivilceler de aslında, kırmızı sivilce gibi yumruya benzeyen kırmızı-pembe renkli şişkinlikken, irinlerin oluşumuyla, gözeneğin merkezinde sar-beyaz sıvı dolu şişkinlik ortaya çıkar. İltihaplanma ve irinden dolayı dokular hasar gördüğü için, sarı sivilceler, özellikle, ağır durumlarda koyu pigmentasyon ve çukurlaşmalar bırakabilir. Sarı sivilceleri sıkmak, daha da artmalarına ve daha yoğun bir iz bırakmalarına neden olacağı için, kesinlikle sıkılmamalıdır. Kırmızı sivilcelerde olduğu gibi, hafif sarı sivilceler, benzoil peroksit kremi ve temizleyicilerle ile tedavi edilebilir. Salistik asit de, sivilceyi kurutmak için iyi bir yöntemdir. Ancak, iltihaplanma çok ağır ve sivilce çok fazla yayılmış durumlarda, reçetesiz ilaçlarla kontrol altına almak zor olacağı için, artık dermatoloğa gitmeyi gerektirir.

 Mor sivilce (Nodüller, Kistik sivilce) :

Bazı sivilceler, folikül duvarından deri yüzeyine değil, dermisin derinliklerine doğru gelişir ve sürecin ilerlemesiyle, iltihaplanma dermise kadar yayılır. Bu durumda gözenek ve dermis dokuları ağır tahribe uğrayarak, gözeneğin derin kısımlarında, kan ve irin dolu, sert bir yumru oluşur. Yumru, genel olarak, derinin iç kısmı derinliklerinde olsa da, deri yüzeyinden rahatlıkla dokunulabilir ve dokununca ciddi acılar verir. Sürecin devamında, iltihaplanma daha da yayılır, doku tahripleri ağırlaşır, sebumler, ölü hücreler, irinler daha da birikir ve sonunda deri yüzeyine taşarak, pembe-kırmızı renkli, acılı büyük nödül veya kisitleri oluşturur. Bu durum, nodül, kistik sivilce veya nodülokistik sivilce diye adlandırılır.

 Mor sivilce, sivilcelerin içinde çok yaygın görülen, iz bırakma olasılığı en yüksek, tedavisi de en zor ve en ağır olan sivilce çeşididir. Genelde ergenliğe yeni girmiş erkeklerde daha yaygın görülür. Ancak, hormonal dengesizlik durumlarında, kız erkek fark etmeksizin, çocuklardan yetişkinlere kadar tüm yaş gurubunda görülebilir ve diğer sivilce çeşitlerinden farklı olarak, çok çabuk geçmez. Ayrıca, kökü derinin derin dokularında olduğu için, genelde reçetesiz ilaçlarla tedavi edilmesi zor, aynı yerde tekrar oluşur ve kalıcı iz bırakabilir. O yüzden derinizde mor sivilce oluştuğu takdirde, fazla geciktirmeden dermatoloğa gidilmesi gerekir.

 

 

Dr. Ablet Uygar

Back to blog

Leave a comment

Please note, comments need to be approved before they are published.