Periyodik cetvelde Pt simgesi ile gösterilen kimyasal bir element olan platin, yumuşak, işlenebilir, grimsi ve beyaz renkli kıymetli bir metaldir. Atom numarası 78, atom ağırlığı ise 195,09’dur. Erime sıcaklığı 1769°C ve kaynama sıcaklığı 3827°C’dir. Oda sıcaklığındaki yoğunluğu, gümüşün yaklaşık iki katıdır.
Platin son derece ender bulunur ve altından daha kıymetlidir. İnsanlık tarihinde şu ana kadar üretilen 150000 ton altına karşın platin sadece 4200 tondur. Yeryüzünde bulunan rezervi de 50000 – 70000 ton altına karşın platin ise 16000 tondur. Ayrıca, altının dünyada geniş bir coğrafyada bulunmasına karşın, platin çok dar bir bölgeye dağılmıştır. Dünya platin üretiminin hemen hemen tamamı Güney Afrika, Rusya ve Kanada tarafından gerçekleştirilir. Genelde, 1 ton platin cevherinden ortalama 3g platin elde etmek mümkündür. Gerçekten çok ender bulunan, elde edilmesi zor olan değerli bir metaldir. Platinin nadir bulunur oluşu, 18. yüzyılda Kral XV. Louis'in onu, "krallara layık tek metal" olarak tanımlamasını sağlamıştır.
Doğal halde bulunan platin ve platin alaşımlarının varlığı uzun zamandan beri bilinmektedir. Platin, Kristof Kolomb öncesi Amerikan yerlileri tarafından kullanılmışsa da Avrupalıların bu metalden ilk defa söz etmeleri q1557 yılına rastlar. İspanyollar metali ilk olarak Kolombiya'da bulduklarında ona "platina" veya "küçük gümüş" adını vermişlerdir. Platini gümüş cevherleri içerisinde istenmeyen bir karışım olarak görmüşler ve çoğunlukla da atmışlardır.
Platin, ilk olarak 1735’te Kolombiya’daki altın madeni yataklarında İspanyol bilim adamı Antonio de Ulloa tarafından keşfedilmiştir. On sekizinci yüzyılın ortalarında Avrupalı bilim adamlarının dikkatini çekmiştir ve 1803’te İngiliz kimyacı William Wollaston tarafından ilk olarak saf platin elde edilmiştir.
Platin, doğada ender olarak bulunmasının getirdiği doğal üstünlük ve altından daha pahalı olmasının yanı sıra kendine özgü özellikleriyle mücevherat sektöründe vazgeçilmez bir metaldir. Yani, platin kullanılarak yapılan bir ürün altından imal edilenine göre 30 kat daha dayanıklıdır. Platinin paslanmaya karşı, bilinen tüm metallere oranla çok daha dirençli olması ve altına göre de daha yoğun, kararlı ve çok yüksek yıpranma direncinin oluşu, onun doğal olarak elmas ve pırlanta gibi değerli taşlarla beraber kullanılması tercihini yaratmıştır. Ayrıca, platinin alerjenik yapıya sahip olmaması, başka mücevherat ve aksesuar kullanamayan her insana kullanım imkanı sağlıyor. Bu özellikleriyle platinin önemi gün geçtikçe anlaşılmaya başlamış olup, bu sayede daha da popüler hale gelmiştir. Özellikle, Japonlar platina karşı özel bir hassasiyete sahip olup, dünya platin ürünlerinin 48%’ni tüketmektedir. Bu ilginç sonuç, zihinlerde Japonların platini neden bu kadar çok seviyor sorusunu araştırma isteği uyandırıyor.
Platin, kuyumculuk sektörünün vazgeçilmez metali olmasının yanı sıra, kendisine has bir kimyasal yapısı ve fiziksel özellikleriyle endüstri, özellikle teknoloji alanında oldukça sık kullanılan bir metal olmuştur. Platin çok güçlü bir katalizördür. Bu nedenle platin otomobillerin egzoz sistemlerindeki katalitik dönüştürücülerde ve bujilerin uçlarında kullanılır. LCD ekranlar, hard diskler, fiber optik kablolar, Laboratuvar cihazları, Kanser ilaçları, diş hekimliği gibi benzeri alanlar, platinin kullanım alanlarından sadece birkaçıdır.
Geçen sene 5,4 Trilyon dolarlık platin taşıyan göktaşının dünyanın yakınından geçtiği söylendi. Aynı anda da platinin gelecekte gerçekleşmesi hayal edilen uzay madenciliğinin en önemli hedefi olacağı yorumları da yapılmaktadır. Platin ile ilgili bizim bilmediğimiz daha neler var ve platin bizim geleceğimizi nasıl etkileyecek soruları, insanların zihninde şimdiden hayaller kurmaya yöneltti. İnsanların çok uzak evrendeki platine ulaşabilmesi ve onunla ilgili tüm sırları anlayabilmesi çok zor olabilir. Ama insanların bundan sonra platin ile daha yoğun ilgi ve bağlantı içerisinde olacağı bekleniyor.
Dr. Ablet Uygar